O an
Seni beklerken o gün orada, ben küçük ve kimsesizdim. Kahvaltımı sabahçı kahvesinde simit çayla yapmış, üşümüş, yorulmuş ve yeniden acıkmıştım. Üstümde güvercinler uçuyor, içimde nehirler akıyordu. Babam elimi hiç bırakmıyordu. Yanımda kardeşim de var mıydı hatırlamıyorum ama dünya sadece senle bana yetecek kadardı. Seni beklemekle geçen çocukluğumda hiç bir an, sana yakın olduğum halde yaklaşamamak kadar acıtmıyordu. Bir demir kapının, bir soğuk duvarın ardındaydın. Olmadığın yerlerin tümünün adı hapishane, olduğun yer cennetti… Demir kapının boyumu aşan yerindeki küçücük pencereye beni kim kaldırdı hatırlamıyorum… Ama oradaydı gözlerin, o küçük boşluktan bakıyordun. Kokunu, sesini aldım oradan… Eline demir kapının altındaki boşluktan deydim. Tuttun, hiç bırakmak istemedin. Ben de bir anı dondurup ölmek istesem o an ölmek isterdim. Sonsuza kadar o ölümü yaşamak, dirilip dirilip yeniden öyle ölmek için yaşamak…